Abdullah Cevdet

ABDULLAH CEVDET, Türk düşün ve siyaset adamı (Arapkir 1869-istanbul 1932). Mamuretülaziz (Elazığ) Askeri rüştiyesi'ni, Kuleli askeri tıbbiye idadisi'ni, Mektebi tıbbiyei şahane'yi bitirdi (1894). Tıbbiye öğrencisiyken sonradan İttihat ve terakki cemiyeti adını alan İttihadı osmani cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı (1889). O dönemde egemen olan biyolojik-maddeci düşünceleri üstü kapalı biçimde anlatan yazı ve şiirler yayımladı. Cemiyet'in etkinlikleriyle ilgili olarak birçok kez tutuklandı. Geçici görevle gönderildiği Diyarbakır'da ve Adapazarı'nda politik çalışmasını sürdürdü, yeniden tutuklandı, Trablusgarp'a sürüldü (1895). Fizan'a gönderilmek üzereyken Tunus yoluyla Paris'e kaçtı (1897). Ahmet Rıza Bey ile ilişki kurdu, Meşveret ve Mechveret Supplément Français'de makaleler yayımladı. Yeniden çalışmalara başlayan Cenevre Jön türklerine katıldı (1897), Osmanlı gazetesinin redaktörlüğünü yaptı. 1898'de parasal sıkıntılar yüzünden Saray ile anlaştı. Aldığı parayı Cemiyet'in amaçları doğrultusunda kullandığı, siyasal çalışmalarını sürdürdüğü anlaşılınca aylığı kesildi. Cemiyet ile hükümet arasında yapılan yeni bir pazarlık sonrasında Viyana sefareti doktorluğunu kabul etti (1899). Ancak muhalif Osmanlı gazetesindeki yazılarını gizlice sürdürdü. 1903'te muhalefete devam ettiği için sefirle arası açıldı, sefirin başvurusu üzerine Avusturya'dan sınır dışı edildi. Cenevre’de içtihat dergisini yayımlamaya başladı (1904). Yokluğunda kalebentliğe mahkûm oldu (1904). Ethem Ruhi ile birlikte Osmanlı ittihat ve inkılap cemiyetini kurdu; Osmanlı gazetesini yayımladı. Basımevinde Sultan aleyhine müstehcen bir yapıtı bastığı gerekçesiyle, osmanlı hükümetinin baskısıyla İsviçre'den sınır dışı edildi (1904). Basımevini Kahire'ye taşıdı ve yayımlarını orada sürdürdü (1905). Osmanlı hanedanına karşı yayımları büyük tartışmalara yol açtı. Bu dönemdeki yazılarında Prens Sabahattin grubunun bazı görüşlerini benimsedi. Meşrutiyetten sonra, ittihatçılarla da arası iyi olmadığından hemen yurda dönmedi. Reinhardt Dozy'nin Peygamber'in yaşamını marazi psikolojiye göre anlatan Essai sur I'histoire de I’islamisme'ini Tarih-i İslamiyet adıyla türkçeye çevirdi. Tartışmalara yol açan bu yapıt yasaklandı. 1911 'de İstanbul’a döndü, içtihat evi'ni kurdu; içtihatı yeniden yayımlamaya başladı. Cenevre'de başlattığı Kütüphanei içtihat dizisini özellikle Gustave Le Bon çevirileriyle sürdürdü. Meşrutiyet döneminin Shakespeare hayranlanndan biri olarak Julius Caesar (1908), Hamlet (1908), Romeo ve Juliet (1909), Macbeth (1909), Kral Lear (1917), Antonius ve Cleopatra (1921) adlı oyunlarını türkçeye çevirdi. Dine karşı tutumu nedeniyle ve meşihatın şikâyetleri sonucu dergisi sık sık kapatıldı. İttihatçılarla arasını düzeltememesi ve tehditler karşısında yayımına ara verdiği (1911) dergisini mütareke koşullarında yeniden çıkarmaya başladı (1918). İngiliz muhipleri cemiyeti'nin kuruluşunda görev aldı. Cumhuriyet döneminde, mütarekedeki tutumu nedeniyle devlet işlerinde çalışması yasaklandı. Ancak biyolojik-materyalist yayımlarını sürdürmekte ve dergisini çıkarmakta bir zorlukla karşılaşmadı.
     Siyasal düşünceleri bakımından tam batılılaşmayı, Batı'yı tüm kurumlarıyla benimsemeyi savundu. Le Bon aracılığıyla, siyasal ve toplumsal seçkinlik kuramlarının Türkiye'de tartışılmasında başrolü oynadı. Kırkı aşkın yapıtının yanı sıra edebiyat, tarih, psikoloji, sosyoloji, eğitim alanlarındaki çevirileriyle batı kültürünü tanıtmaya çalıştı. Başlıca yapıtlan: Masumiyet (1895), Kahriyat (1899), İki Emel (1900), Uyanınız! Uyanınız! (1907), Cihan-ı İslama dair bir nazar-ı tarihi ve felsefi (1922), Mükemmel ve resimli adab-ı muaşeret rehberi (1927), Karlı dağdan ses (1931), Düşünen musiki (1932)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder