Abdülaziz

ABDÜLAZİZ, (İstanbul 1830 - ay.y. 1876), Türk padişah (1861 -1876). Mahmut II'nin Pertevniyal Sultan'dan olan oğlu. Doğu kültürüyle yetişmişti; batı kültürünün de yabancısı değildi. Şehzadeliğinde oldukça serbest yaşadı; daha çok güreş, binicilik, cirit, av gibi sporlarla, müzik ve resimle uğraştı. Devlet yönetimiyle ilgilenmesine izin verilmedi. Ağabeyi Abdülmecit'in aksine sağlıklı ve gösterişliydi. Tanzimatın getirdiği batılı yaşam biçimine karşı oluşu, tutucu çevrelerin kendisine umut bağlamalarına neden oldu. Abdülmecit' in ölümü üzerine 25 Haziran 1861 'de tahta çıktı. İlk olarak mali sorunlara karşı önlem almak zorunda kaldı. Maliye teşkilatı bozuk, devlet gelirlerinin toplanması düzensizdi. İç ve dış borçlar çok artmış, karşılıksız para basılması devlet borçlannı daha da yükseltmişti. Sadrazamlığa getirilen Fuat Paşa maliye nazırlığını da üstlenerek gerekli düzenlemelere girişti. Düzenli yıllık bütçeler hazırlanmaya başlandı (1862), değerini yitiren kâğıt para (kaime) tedavülden kaldırıldı (1862). Savurganlığa karşı önlemler alındı. Padişah da Saray’ın giderlerini kısmak, cariyelerin sayısını azaltmak zorunda kaldı. Hassa hâzinesinin gelirinin üçte birini devlet hâzinesine bırakacağını açıkladı, yeni vergileri onayladı.
     Abdülaziz, batılı ülkelerin baskıları karşısında Tanzimat hareketini sürdürdü. Bunu göstermek için de muhafazakârların sevmediği, yenilikçi Fuat Paşa'yı sadrazamlığa getirdi (1861). Reform siyasetini, birbiri arkasından sadrazamlığa atadığı Fuat ve Âli paşalarla sürdürdü.
      Ali ve Fuat paşalann yönetimde etkili oldukları bu dönemde Osmanlı devleti önemli iç ve dış sorunlarla karşılaştı. Tanzimat ve Islahat fermanlarıyla yetinmeyen azınlıkların istekleri giderek arttı. Avrupa devletleri de bu istekler doğrultusunda, Osmanlı devleti üstündeki baskılannı yoğunlaştırdılar. Batılı devletlerin kışkırtmalarıyla Lübnan'da Maruniler ile Dürziler arasında yeniden çatışmalar çıktı; Rusya, Balkanlar'daki Slavları kışkırttı. Bağımsızlığı amaçlayan Karadağlıların ayaklanması bastınldı (1862). Osmanlı devletinin Karadağ'da aldığı önlemlere Fransa ve Rusya karşı çıkınca uygulama durduruldu (1864). Bundan cesaret alan Sırplar ve Romenler de bağımsızlık için harekete geçtiler. Romanya'nın birliği ve Carol'un prensliği kabul edildi (1866). Sırbistan kalelerindeki osmanlı askeri çekildi (1867). Girit’in Yunanistan’a katılma isteği kabul edilmedi. Sadrazam Ali Paşa'nın hazırladığı nizamnameyle Girit için özel bir yönetim öngörüldü (1867). Abdülaziz'in, Mısır'a, bu eyaletin bağlılığını güçlendirmek amacıyla yaptığı ziyaret (1863) beklenen sonucu sağlayamadı. Mısır valisi İsmail Paşa'nın isteği doğrultusunda valiliğin babadan oğula geçmesi kabul edildi; Mısır valilerine Hıdiv unvanı verildi (1867). Böylece Mısır hıdivleri kendi içişlerinde tam yetkiye kavuştular. 1873'te çıkarılan bir fermanla da bu hakları onaylandı. Rum ortodoks kilisesi'nden ayrılarak ulusal kiliseleri çevresinde toplanan Bulgarlar da bağımsızlığa giden yolda önemli bir adım atmış oldular.
     Maliye, yönetim, eğitim, hukuk alanlarında yeni düzenlemeler yapıldı. Bunların bir bölümü Avrupa devletlerine verilen ödünlerdi. Fransa ve İngiltere ile imzalanan ticaret antlaşmalanyla bu devletlere, kapitülasyonlara ek, ticaret ayrıcalıkları verilmiş oluyordu. Ticaret ilişkilerinin geliştirilmesi için Londra ve Paris sergilerine de katilindi. Paris sergisi dolayısıyla Abdülaziz Paris, Londra ve Viyana'yı kapsayan bir Avrupa gezisine çıktı (1867). Ticareti bahriye kanunu, vilayet nizamnamesi çıkarıldı (1864). Fransız département sistemi temel alınarak yapılan vilayet nizamnamesi yönetim örgütünü yeniden düzenliyordu. Eğitim alanındaki yeniliklerin ilki, fransızca eğitim yapan Galatasaray sultanisi'nin açılması oldu (1868). Eğitim alanında yeni düzenlemeler getiren Maarifi umumiye nizamnamesi yayımlandı (1869). Bunu askeri idadi ve rüştiyelerin açılması, Tıbbiyei mülkiye mektebi'nin öğrenime başlaması izledi. Ordu için yeni silahlar alındı, donanma güçlendirildi. Rumeli ve Anadolu demiryolları yapılmaya başladı. Tuna ve Dicle'de gemi işletmesine girişildi. Şurayı devlet kuruldu (1869). Mahkemeler yeniden düzenlenerek bağımsızlıkları tanındı. Türk medeni kanunu sayılabilecek Mecelle'nin yayımlanmasına başlandı (1868). İdarei Aziziye adıyla bir denizyolları işletmesi kuruldu. Boğaziçinde gemi çalıştırmak üzere de Şirketi hayriye'ye imtiyaz verildi.
     Öte yandan meşrutiyet yanlısı Yeni Osmanlılar muhalefeti ortaya çıktı. Eleştiriler, giderek güçlenen basına da yansıdığından, hükümet Kararnamei Âli denilen sansür kanununu çıkardı (1867). İsraf ve sefahata eğilimli padişah, alınan mali önlemlerin sağladığı geçici ferahlıktan cesaret alarak harcamalarını geniş ölçüde artırdı. Saray halkı yine kalabalıklaştı (5 500 kişi kadar). Avrupa'dan alınan borçlarla, saraylar, köşkler yapılmaya, kadınlara ve yakınlara ihsanlar yağmaya başladı. Buna ek olarak iç ve dış sorunların çoğalması da mali darlığı doruğa ulaştırdı. Avrupa’daki siyasi gelişmeler devleti zor duruma düşürdü: Osmanlı devletini reformlar konusunda destekleyen Fransa, Prusya’ya yenilince (1870), Rusya bundan yararlanmak üzere harekete geçti ve Paris antlaşması'nın (1856) bağlayıcı hükümlerini tanımadığını ilan etti.
     Âli Paşa'nın ölümü (1871) ile Abdülaziz'in saltanatının ikinci dönemi başladı. Bu dönemin sadrazamları arasında Mahmut Nedim Paşa ile Mithat Paşa dikkati çeker. Dış siyasette Rusya yanlısı bir tutum izleyen Mahmut Nedim Paşa, padişahın keyif ve hevesine kayıtsız şartsız teslim oldu. Saray’ın istediği parayı yetiştirebilmek için her çareye başvurdu. Sonunda dış borçların faizinin, yarısını nakit, yansını da yeni hisse senedi çıkararak, borcu borçla ödemek zorunda kaldı. Böylece devletin iflasını ilan etmiş oluyordu (1875). Tanzimat geleneğine aykırı olarak sürgünler, aziller yeniden başladı. Sadrazam, rus elçisi İgnatiyev’in oyuncağı durumuna geldi. Bu sırada Rusya, Balkan uluslarını kışkırtmayı sürdürüyordu. Hersek'te başlayan ayaklanma. Bosna’ya da yayıldı (1875.) Sırplar ve Karadağlılar ayaklanmaya yardımcı oluyorlardı. Rus yayılmasını durdurmak isteyen Avusturya başbakanı kont Andrassy'nin ıslahat layihası da ayaklanmayı durduramadı. Ayaklanma Bulgaristan'a da sıçradı (1876). Selanik’te çıkan olaylarda iki yabancı konsolos öldürüldü (Selanik Vakası). İstanbul’da meşrutiyet yanlısı Mithat Paşa yandaşlarının kışkırtmalarıyla ayaklanan medrese öğrencilerinin baskısı üzerine padişah, Mahmut Nedim Paşa'yı azletti, yerine Mütercim Rüştü Paşa'yı sadrazamlığa getirdi. Hükümette görev alan Mithat Paşa, serasker Hüseyin Avni Paşa, seyhülisiam Havrullah Efendi ve sadrazam iç ve dış durumu gözönünde tutarak, Abdülaziz'in hal'ini uygun buldular. Şeyhülislamın kaleme aldığı hal fetvasında, Abdülaziz'in siyasetten anlamadığı, devlet malını israf ettiği ve dengesiz olduğu ileri sürülüyordu. Bu sırada batılı devletler de ağır koşullar içeren Berlin memorandumu’nu hazırlamışlar ve Babıâli'ye vermeyi kararlaştırmışlardı. Buna fırsat kalmadan Abdülaziz 29-30 mayıs 1876 gecesi tahttan indirildi; yerine Murat V çıkarıldı.
     Abdülaziz önce Topkapı sarayı na, daha sonra kendi isteğiyle ile Feriye sarayı'na götürüldü. Sakalını düzeltmek bahanesiyle aldığı ucu sivri bir makasla kol damarlarını keserek intihar etti (4 haziran , 1876). Yandaşlarıysa Abdülaziz'in öldürüldüğünü ileri sürdüler. Abdülhamit II, üç yıl sonra kurdurduğu Yıldız mahkemesi'nde dönemin ileri gelenlerini Abdülaziz'in ölümünden sorumlu tutarak yargılattı. Başta Mithat Paşa olmak üzere, o dönemin ileri gelenleri suçlu bulunarak mahkûm edildiler. Ancak mahkemeye sunulan kanıtların uydurma olduğu savı, günümüze değin, aydınlanmadan sürdü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder