Abat / Abad

ABAT ya da ABAD (farsçası. âbâd). Eski dilde. 1. Bir yeri abat etmek, eylemek, orayı bayındır hale getirmek, şenlendirmek: "Kudret-i Mahmûd Han dünyâyı âbâd eyledi" (Pertev Paşa, XIX. yy.). — 2. Bir kimseyi abat etmek, eylemek, onu mutlu kılmak, neşelendirmek: "Yine lütfundur âbâd edecek bu kalb-i virânı" (Nev’i, XVI. yy). — 3. Abat olmak, şenlendirilmek, neşelendirilmek; "Biçâre harâbâtda âbâd olayın dir" (Ruhi-i Bağdadi, XVI. yy.). —4. Arapça ve farsça kimi sözcüklere eklenerek yer adları yapar: harab-abat (viranelik: dünya) gam-abat (gamı çok olan yer; dünya), zulmet-abat (karanlık, kasvetli yer) vb.
     - Tarih. Lale devrinde İstanbul'da kimi sözcüklere eklenerek semt, mesire yeri ve köşk adları oluşturuldu: Sadabat, Mihrabat, Şerefabat gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder