A

A a. 1. Türk abecesinin ve fenike abecesinden türeme çoğu abecelerin ilk harfi. —    2. Ünlülerin ilki, kalın ünlülerin düz ve genişi. — 3. A'dan Z'ye (kadar), iki uç arasında yer alan birimlerin ilkinden sonuncusuna (kadar); baştan aşağı: Trafik A dan Z'ye bozuk.

—    Ansiklopedik dilbilgisi: A harfinin kökeni roma abecesidir. Romalılar da bu harfi etrüsk ya da İtalyan abecelerinin aracılığıyla batı yunan abecesinden aktarmış olabilirler A'nın mısır hiyerogliflerinden alındığı sanılan en eski biçimleri(Byblos, i.Ö. XIII. -XI. yy.) boynuzlu bir öküz başını andırır. Zaten fenikecedeki adı olan alf (ibranice alef, arapça elif) öküz anlamındadır.
     A harfine kimi zaman sessel değerini değiştiren işaretler eklenir: türkçedeki düzeltme işareti (^), fransızca, İtalyanca, ıspanyolcadakı vurgu işaretleri, portekizcedeki uzun A (ã), almancadaki kapalı A (ä), üzerinde bir o bulunan İsveç A’sı (ȧ).

    Sesbilgisi: Türkçenin ünlüler dizgesinde iki tür A vardır: av, kaldı, ada’da bulunan normal uzunluktaki A [a], ve alim, hâkim, şehla’daki uzun A [a:] Her ikisi de çok açıktır. Çıkışları sırasında dil, ağız boşluğunda aşağıdadır, dil kökü gırtlağın ön tarafına çekilmiştir. Bu açıdan her ikisi de öndamaksıldır. Aralarındaki ayrım, çıkış noktalarından değil, uzunluklarından kaynaklanır.

    [a:] yabancı dillerden, özellikle arapça ve farsçadan dilimize giren sözcüklerde görülür. Uzun A türkçede alim, mu-kabil, seda gibi kimi sözcüklerde korunur, sultan, berbat gibi kimi sözcüklerde kısalır. Ancak kısa A ile söylenen bu sözcükler, hece bütünlüğünü bozacak bir ekle ya da vardımcı fiille kullanıldıklarında A’nın uzunluk niteliği yeniden ortaya çıkar: sultanım (sultanım), berbat etmek (berbadetmek) vb. Bazı sözcüklerde ise uzunluk bütünüyle yok olmuştur: kebap, kebabı. Kimi yabancı sözcüklerde normal A'ların uzatılarak söylenişine de rastlanmaktadır: hatıra (hatıra), rabıtalı (rabıtalı) vb.
     Türkçe sözcüklerde Ğ, söyleyişte yitirilir, kendinden önce ya da sonra gelen A ünlüsü uzar. Bu uzunluk Ğ’den önce ve sonra A gelmesi durumunda daha da artar: ağn{arı), dağlı (dalı), dağ (da), ağam (an) vb.Hane ile kurulan birleşik sözcüklerde de benzer bir durum görülür. H'den önce bir A gelirse H sesi söyleyişte yitiri-lır. öndeki ve arkadakini içine alan uzun bir A ortaya çıkar: pastane (pasta +ha-ne> pastane), postane (posta + hane > postane), hastane (hasta + hane > hastane), eczane (ecza + hane > eczane). H'den önceki ses ünsüzse H'den sonraki A, bir öncekiler kadar olmasa da uzundur: kütüphane (kütüphane), darphane (darphane) vb.
     Bunun dışında türkçe olmayan saadet, saat, kanaat sözcüklerindeki A'lar da aynı değildir. Saadet'teki ilk, saat ve kanaatteki ikinci A,gırtlağın ön tarafından çıkar. Öndamaksıldır. Saadet'teki ikinci, saat ve kanaat'tekı ilk A'lar ise gırtlağın arka tarafından çıkan, türkçe sözcüklerde rastlanmayan artdamaksıl bir A'dır. Bunlar arap abecesine dayanan eski yazımda elif ve ayınla gösterilmiştir. Latin abecesine dayanan yazımda gösterilmeyen bu ayrım, söyleyişte de ortadan kalkmış, yerini gırtlak çarpmasına bırakmıştır: saat. Günümüzde, gırtlak çarpması da yitirilmiş yerini ünlülerin birbirine ulanmasıyla ortaya çıkan tek bir uzun A almıştır.
     Ek kök birleşmeleri sırasında A ( E) ile biten sözcüğe Y ile başlayan ya da Y kaynaştırma sesiyle eklenen bir ek geldiğinde A'nın (E'nin) darlaşarak I, U'ya (I.Ü'ye) dönüştüğü görülür. - yor şimdiki zaman eki için kesinlik gösteren bu değişim yazıda da gösterilirken bunun dışındakiler yazıda gösterilmemektedir: başlıyor (<başla-yor), okumuyor (<okuma-yor), tarayarak (>tarıyarak).

    Sesbilim, [a] ve[a:]arasındaki ayrım, hala, hâlâ, halâ; kar, kâr, yar, yâr gibi sözcüklerde anlam değişikliğine yol açtığından ayırıcı niteliklidir. Bununla birlikte,türkçe konuşanların tümü bu değişimin bilincinde değildir. Ayrıca bu, işlevsel açıdan üstün verimde bir karşıtlık da değildir. Çünkü söz dağarcığımızdaki belli sayıda sözcüğü ilgilendirir.[a] ve [a:] sesleri arasındaki fark çağdaş türkçede giderek belirsizleşmektedir.

    Tarihsel sesbilgisi. A ünlüsü türkçede bütün hecelerde bulunabilir. Türkçeden tarihöncesi dönemlerde ayrılarak bugün ayrı birer türk dili olan çuvaşça ve yakutça dışında, genellikle, türkçenin tarihsel gelişiminde en az değişikliğe uğrayan ünlüdür. Türkçenin tarihöncesi dönemlerinde normal uzunluktaki A sesi yanında uzun A sesinin de bulunduğu kabul edilmektedir: af (at), ât (ad); aç-( açmak), aç-(acıkmak); ay-(söylemek), ay-(ayrılmak) gibi. Bu eşadlı sözcüklerin gerçekte uzun ve norma) ünlülerle birbirlerinden ayrıldıkları öne sürülmektedir. Göktürkçede ve uygurcada uzun A sesini gösteren işaret yoktur. Divanü lügat it-türk'te birtakım sözcüklerin iki elif harfi ile yazıldığı görülür. Bunun uzun A sesini gösterdiği ileri sürülmüşse de, gerçekte uzun A sesini mi gösterdiği, yoksa Kaşgarlı Mahmut'un arap dilbilgisine dayanan dil anlayışına göre bir sözcüğün en az üç harften oluşması gerektiği kanısına mı dayandığı tartışmalıdır.
     Türkçenin tarihöncesi dönemlerinde ben ve sen kişi adıllarının yönelme durumları, e>a gelişmesiyle ben + ge> baña ve sen + ge>sana olmuştur. Bu gelişmenin üçüncü kişi adılının yönelme durumu ekiyle oluşturduğu biçimden (a+ n + ğa> aña) benzetme yoluyla ortaya çıktığı sanılmaktadır. Üçüncü tekil kişi adılının tarihöncesi dönemlerde a olduğu, daha sonra bunun yerini ol aldığı halde, anı (onu), anıñ (onun), arta (ona), andan (ondan) gibi çekimlerinde bu eski adılın kullanıldığı görülmektedir. Ol> o gelişmesi ile bu çekimli biçimler de bugünkü durumunu almıştır. XVI. - XVII. yy.'larda meydana geldiği sanılan bu gelişme yazılı metinlerde ancak XIX. - XX. yy.’larda görülmektedir. Eski anadolu türkçesinde teñri > tanrı “Tanrı” olmuştur. Bu gelişmenin bu sözcükle birlikte kullanılan Hak, ta âlâ gibi kalın ünlü bulunduran sözcüklerin etkisi ile olduğu ileri sürülmektedir. Bunun yanında din değişmesiyle sözcükte de bir değişme yapma gereksinimi duyularak Allah kavramını karşılamak için sözcükte böyle bir değişiklik yapılmış olabileceği de akla gelmektedir. Eski türkçedeki kuyaş sözcüğünün eski anadolu türkçesinde güneş biçimini almasında ise bir bulaşma söz-konusudur. Aynı anlamda kullanılan gün (güneş) sözcüğünün kuyaş'la bulaşmasıyla güneş biçimi ortaya çıkmıştır. Bütün bu gelişmeler, genellenemeyen gelişmelerdir. ığla- > ağla-, ığaç > ağaç gibi seyrek görülen ı>a gelişmesini de XIII. vy.’dan sonraki metinlerde görüyoruz.
      Yine eski anadolu türkçesinde Y ünsüzünün etkisiyle a>e gelişmesinin meydana geldiği görülmektedir: ayıt-> eyit-(söylemek), ay> ey gibi.
     a>ı gelişmesi,yazı dilinde taş>tış"dış" sözcüğünde görülür. Bu sözcüğün bir türevi olan taşık- da, taşık->çık- gelişmesine uğramıştır. Bu gelişmeyi XI. yy. metinlerinde görüyoruz.
     İkinci hecedeki dar yuvarlak ünlülerin düzleşmesiyle u>a gelişmesi görülür: ortu>orta, ordu> orda gibi. Bu gelişme geniş zaman ekinde de görülür: yat-ur> yat-ar, san-ur> san-ar gibi.
     Osmanlıca döneminde türkiye türkçesinde arapça sözcüklerdeki ince L sesine özenme sonucu, şu iki sözcükte a>e gelişmesi görülür: alma>elma, ala> ela. Kıpçak, harezm ve çağatay lehçelerinde Y sesi yanındaki A'nın O'ya döndüğü görülmektedir: kavun> kovun, savur->so-vur-, tavar> tovar gibi.Çağataycada bu gelişmenin tersi de görülmektedir: soğuk> savuk, kov->kav- gibi. Yakut türkçesinde birinci hecede a>ı gelişmesi görülür: yat->sıt-, yanak>sınah, yazı ‘'ova"> sısı, saç-> ıs-, yaz- “hatâ etmek” > sıs- gibi. Çuvaş türkçesinde A ünlüsü daralarak U olur: at>ut, ada>udı, as->sus-, yaş>s'ul,taş>cul, ak-> yuh-, sakal> suhal, sat->sut-, san->sun-, sarıg " sarı" >surı gibi. Bu daralmanın daha da ileri giderek a>ı olduğu görülür: kamış> lımıs, çağır->yıhır-, avuç>ıvıs, bal>pıl, balçık>pılçık, al->ıl- vb.

—    Askeriye: Alay’ın simgesi. ||A bombası, nükleer parçalanma bombası.

—    Biyokimya: Yağda çözünen bir vitamin grubunu belirtir.

—    Çekirdek fiziği: Çekirdeğin kütle sayısını gösterir.

—    Hematoloji: Bir kan grubunun adı.llZayıf A, anti A antikorunun etkisiyle aglütinasyon yoğunluğu bakımından ayrılık gösteren A fenotipinin az rastlanır değişik biçimlerinin tümü.

—    Kâğıt sanayisi: Standartlaştırılmış bir kâğıt dizisini gösterir (AO, A1, A2, A3, A4).

—    Maliye: A cetveli, bütçe kanunlarında giderlere ilişkin ödenekleri gösteren cetvel. (-BÜTÇE.)

—    Müzik: Kimi ülkelerde (Almanya, İngiltere) ut majör makamının altıncı notası olan la'yı gösterir. ||Bir partisyonda alto anlamına gelir.

—    Ölçübilim: Amper’in simgesi.

—    Spor: A takımı, takım sporlarında, bir kulüp ya da federasyonun seçkin oyunculardan oluşturduğu takım.

—    Termodinamik: Serbest enerjiyi gösterir.

—    Tic. A grubu hisse senetleri, sahibine, sağladığı haklar bakımından, öncelik sırasına göre (A, B, C,... vb.) gruplara ayrılan imtiyazlı hisse senetlerinin ilk grubu. Bu grup hisse senetlerine gerek kâr dağıtımı, gerek oy hakkı bakımından öncelik tanındığı gibi, bu senetler bazı durumlarda öteki gruplardan daha yüksek oranda kâr payı alır, işletme tasfiye payları üzerinde de öncelik hakkına sahiptir.

A ünlemi: 1. Bir cümleden önce, değişik duyguları belirtir: A! Ne güzel. A! Siz miydiniz? A! Bunu yapamazsınız. Aa! Yeter artık. A a a! Ne giymiş. — 2. Konuşma sırasında birdenbire anımsanan bir şeyi belirtirken kullanılır: A! Söylemeyi unuttum, yarın size geleceğiz. — 3. Sevgi, şefkat göstermek; itiraz etmek, sitemde bulunmak, ayıplamak amacıyla, kişiyi gösteren sözcükten önce kullanılır: A iki gözüm! A canım! A sersem, sana kim dedi böyle yap diye! — 4. A ya da ya, çekimli bir fiilden sonra, sözü edilen eylem ya da durumun olağan olduğunu, söyleyence umulduğunu, kesinlendiğini belirtir: insandır şaşar a! Sen de bilirsin ya, bu bizim işimiz değil! — 5. isteği güçlendirmek için (dilek kipi 2. tekil kişiden sonra) [ses uyumuna bağlı olarak] kullanılır: Hadi gel-sene! Otursanıza!

a, ar'ın simgesi.

—    A, —E. Yapım eki. 1. Ad soylu bir sözcükten fiil oluşturmakta kullanılır: adamak (ad-a-mak), boşamak (boş-a-mak), tünemek (tün-e-mek), türemek (tür-e-mek) vb. —2. Fiilden ad türetmekte kullanılır:dize(diz-e). doğa (doğ-a), oya (oy-a), süre (sür-e), yara (yar-a) vb. — 3. Fiilden fiil yapmakta kullanılır: dolamak (dol-a-mak), tıkamak (tık-a-mak) vb.

—    A. — E. Bağfiil eki. 1. Yapım eki işlevini kazanmıştır Fiilden ad türetmede kullanılır: Onu beş geçe (geçe), ona beş kala (kal-a) gelmek. Gele (gel-e), atmak. Basılaya (basıl-a-y-l vermek vb. — 2. Yeterlik, sürerlik, yakınlık kavramları içeren bileşik fiillerin oluşumunda yer alır: yapabilmek (yap-a-bil-mek), görebilmek (gör-e-bil-mek), bakadurmak (bak-a-dur-mak), gidedurmak (git-e-dur-mak) . düşeyazmak (düş-e-yaz-mak) vb.

 ünlemi:  (Arapça ve Farsça) Eski dilde. Sözcük sonunda "ey" anlamı verir: Nedımâ, zahidâ, canâ.
—   Dilbilgisi: Ünlüyle biten sözcüğe -y- ile bağlanır: Bakiyâ, Zatiyâ.

—    Â (farsça) Eski dilde. Anlamı güçlendirmek için yinelenen iki sözcüğü bâğlamakta kullanılır: cûş-â-cûş, dem-â-dem, fevc-â-fevç, gûn-â-gûn, leb-â-leb. reng-â-renk vb.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder